İnsanlarda neden reflü hastalığı gelişir?
Reflü hastalığı sindirim siteminin en sık görülen hastalığı haline gelmiştir. Bu kadar sık görülmesi günümüz insanının yoğun sorunu olan strese bağlanmaktadır. Tabii olmayan sanayi tipi gıdalar ile hızlı beslenenler, alkol, sigara ve kahveden vazgeçemeyenler ve kilolu kişiler reflü için aday olmaktadırlar.
Her beş kişiden birisi reflü hastası
Reflü hastalarının şikayetleri nelerdir?
Reflü hastalarının en sık başvurdukları şikayetler mide ve göğüste yanma hissidir. Ayrıca ağza gelen acı bir tat, midede ekşime hissi, yutma güçlüğü, ağız kokusu, şişkinlik ve geğirme şikayetleri de sayılabilir. Bu şikayetler klasik reflü belirtileri olarak tanımlanır. Bazı hastalarda bu şikayetler dışında ses kalınlaşması, kalp benzeri göğüs ağrısı, çarpıntı, astım, bronşit, kronik öksürük, göğüste boğulma veya takılma hissi oluşabilir. Reflü hastalığı kronik farenjit ve sinüzit gibi hastalıklara da neden olabilmektedir.
Reflü hastalığı tanısı nasıl konulur?
Reflü tanısının konulabilmesi için hastanın şikayetlerine dikkat etmenin yanında verilen tedaviye yanıt alınabilmesi de doğrulayıcı olmaktadır. Hastalara özellikle "alarm" şikayetler (kanama, anemi, yutma güçlüğü gibi) varlığında daha riskli diğer hastalıkları dışlayabilmek amaçlı direkt endoskopik muayene düşünülebilir. Bazı hastalarda reflü amaçlı incelemeler yapmadan önce kardiyoloji değerlendirmesi istenebilir. Daha riskli hastalıkların dışlanabilmesi ve tanı konulmasında kullanılan testler şu şekilde sıralanır;
Endoskopik Muayene: Sıklıkla kullanılır. Endoskopik muayenede yemek borusundaki tahriş miktarı, kapak gevşekliği ile birlikte mide fıtığı varlığı da değerlendiriliebilir. Her hastada endoskopik muayene ilk olarak tercih edilir. Reflü hastalarının endoskopisinde yemek borusunda iltihap ve ülser saptanabilir fakat hastaların yaklaşık yarısında endoskopik değerlendirmenin normal olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır. Endoskopi sayesinde tanıda karışabilecek gastrit, ülser ve kanser gibi diğer hastalıkların dışlanması da mümkündür.
Özofagus Grafisi: Hastalara baryum içirilerek yemek borusundan bu ilacın geçişi röntgen filmleri çekilerek gösterilir. Yemek borusunun anatomisi ve hareketi değerlendirilebilir. Mukozal lezyonu endoskopi kadar hassas tespit edemez. Genel olarak reflü tanısında endoskopiye tercih edilmemektedir.
Manometre
Burundan sokulan kateter yardımı ile yemek borusunun hareket ve basınç değişiklikleri incelenebilir. Reflü hastalarında yemek borusunun alt kapakçık basıncı genellikle düşük bulunmaktadır.
PH Metre
Burundan yerleştirilen bir kateter aracılığıyla yemek borusunun alt kısmında asit ve alkali reflü ölçümleri 24 saat süreyle takip edilebilmektedir. PH metre reflü hastalığı tanısını gösteren en hassas testtir. Bu test genellikle manometre testi ile birlikte kullanılmaktadır. Bu test endoskopi ve deneme tedavisi sonucunda kesin olarak tanısı konulamayan hastalara, tedaviye rağmen şikayetleri devam eden hastalara veya cerrahi tedavi düşünülen hastalara işlem öncesi uygulanır.
Reflüden korkma ihmalkârlıktan kork
Reflü hastalığına bağlı vücutta ne tür rahatsızlıklar gelişebilmektedir?
Uygun tedavi edilen hastalarda genellikle ciddi rahatsızlıklar gelişmez. Uygun tedavi edilmeyen reflü hastalarında oluşabilecek rahatsızlıklar şunlardır.
Ülser: Mide asitine sürekli maruz kalan yemek borusunda ülserler gelişebilir. Bu bazı vakalarda ciddi kanamalara da yol açabilir.
Darlıklar: Yemek borusunun alt ucunda sürekli tekrarlayan ülseratif lezyonlar sonrasında fibroz doku gelişimiyle yemek borusunda darlıklar gelişebilir.
Nefes problemleri: Bazı hastalarda boğaza kadar yükselen reflü nedeniyle, ses telleri etkilenmektedir. Boğuk ses ve boğaz ağrıları gelişebilir. Eğer asit reflü nefes borusuna kaçarsa bronşit ve astım ataklarına da yol açabilir.
Barrett hastalığı: Yemek borusunun hücre yapısının barsak tipi hücre yapısına değiştiği bir hastalıktır. Bu hastalık, yemek borusunun mide asidine uzun süreli maruz kaldığı müzmin reflü hastalarında gelişmektedir. Bu hastalığın riski, kanser gelişimine yol açabilmesinden kaynaklanır. Kansere dönüşümün erken saptanabilmesi için hastalara periyodik endoskopi ve biyopsiler uygulanır. Barrett hastalığı genellikle 50 yaş üzerinde ve erkeklerde daha sık tanımlanmaktadır fakat daha erken yaşlarda da görülebilir.
Yemek borusu kanseri: Reflü hastalığını takiben gelişebilen Barrett hastalığı zemininde adenokanser tipi yemek borusu kanseri gelişebilmektedir. Reflüye bağlı gelişme ihtimali çok düşük olduğu halde, reflü hastalığının dünya genelinde yaygınlaşması nedeniyle kanser gelişen hastalarda da artış görülmektedir.
Reflü hastalığı nasıl tedavi edilir?
Tedavinin ilk basamağında kişinin yaşam biçiminin düzeltilmesi ve diyet uyumu gerekmektedir. Hastanın şikayetlerini kontrol altına alabilmek için ilaçla tedavi, endoskopik tedavi veya bazen cerrahi tedavi de gerekebilir.
Yaşam biçiminin düzeltilmesi seçeneğinde sigara ve alkolün bırakılması önemlidir. Kahve, kola, çikolata, yağlı, acılı ve aşırı baharatlı yiyeceklerden kaçınılması gerekir. Az az fakat sık beslenilmeli, aşırı kilolardan kurtulmalı, yatmadan önce gıda almamalı, dar kıyafetler giymemeli ve hastanın yatağının baş ucu 25-30 derece yükseltilmelidir.
İlaç tedavisi: Asit baskılayıcı ilaçlarla tedavide, midenin asit salgılaması azaltılarak yemek borusuna doğru çıkan mide asit miktarı düşürülür. Reflü hastalığında başlangıçta uygulanan ilaç tedavisi %80 hastada şikayetleri azaltmada etkili olabilmekle birlikte, reflü hastalığının kökenindeki mekanik bozukluğu ortadan kaldıramamaktadır. Bu yüzden de ilaç tedavisi bırakılan reflü hastalarının %90'ında kısa sürede aynı şikayetler geri dönmektedir. En çok kullandığımız ilaçlar olan ve proton pompa inhibitörleri olarak adlandırılan ilaçlar ile midenin asit salgılama miktarı azaltılarak yemek borusuna tırmanan asit azaltılmış olur.
Endoskopik tedavi:
Endoskopik reflü tedavisi en yeni reflü tedavi yöntemidir. Gebeler, 2 santimin üzerinde mide fıtığı olan hastalar veya yemek borusunda ileri derecede tahriş veya ülser gelişmiş hastalar haricinde önerilebilecek bir tedavi yaklaşımıdır.
A. Radyofrekans yöntemi (Stretta)
Bu yöntemde radyo dalgaları kullanılmaktadır. Bu dalgalar yemek borusu ve midenin birleştiği bölgede hasar yapar. Hasar iyileşirken lümen daralarak iyileşir ve sonuçta kaçan asit azalır.
B. Lümende hacim oluşturma yöntemi (Entreyx Gatekeeper)
Bu yöntemde emilmeyen biolojik polimerler veya hacim etkili maddeler kullanılır. Yemek borusu ile midenin birleştiği bölgede kas dokusuna bu madde enjekte edilerek bu bölge daraltılır ve reflü gelişimi zorlaşır.
C. Endoskopik Dikiş Yöntemleri (Endocinch, Plicator)
Bu yöntemde ise endoskopik yolla yemek borusu ve midenin birleştiği yere mukozal veya tam kat dikişler atılarak yapay bir kapak oluşturulur.
Cerrahi tedavi: Cerrahi tedavi reflü hastalığının mekanik kökenini ortadan kaldırabilir. Cerrahi tedavideki başarı oranı cerrahi ekibin bu konudaki deneyimi ile direkt ilişkilidir. Ağır özofajitli, 4 santimden büyük mide fıtığı olan, uzun dönem veya ömür boyu ilaç kullanmak istemeyen genç hastalarda ilaç tedavisi sonrası da şikayetleri sürüyorsa veya Barrett hastalığı saptanırsa cerrahi tedavi önerilir.
Cerrahide reflü hastalığı oluşma nedeni mide fıtığı ise onarılır. Yemek borusunun karın içi bölgesinde bir kapak oluşturularak yemek borusu kelepçe gibi sarılır. Böylece mide içeriğinin yukarı doğru kaçması engellenir.
ÖZETLE;
* Reflü hastalığı 21. yüzyılın en önemli sağlık problemlerindendir.
* Hastalığın sebebi olan faktörleri dışlayabilmek için, yaşam tarzı ve diyetimizde olumlu düzenlemeler yapmamız gerekir.
* Hastalığın tanısı konulduktan sonra koruyucu düzenlemeler yanında gerektiğinde ilaç tedavisi uygulanır.
* Hastaların ancak çok küçük bir yüzdesinde cerrahi tedaviye gerek duyulur.
* Reflü tedavisi ile yemek borusu kanseri gelişme riski azaltabilir.
* Ameliyatsız endoskopik girişimler ile reflü hastalığının tedavisi geleceğin seçkin tedavi umudu olarak halen daha da geliştirilmektedir.